Top Menu

18 Mayıs 2024 Cumartesi 

Resimli  Site içi  Google 

ANA SAYFA
ye kürküm ye mi
 
yunus kosar
 
 
 
 
 
 
17 Ağustos 2009
YE KÜRKÜM YE Mİ?

Halkın zevk ve zekâ ürünün en güzel tezahürü olduğunu gösteren halk edebiyatının hiç şüphesiz en güzel örnekleri Nasreddin Hoca fıkralarıdır. Hocanın fıkralarını ne kadar dinlersek dinleyelim her seferinde tebessüm ederiz. Hocanın zekâsına hayranlıktan da kendimizi alamayız.
Nasreddin Hocanın bir fıkrasını anlatmak isterim. ' Hoca, mahallesinde bir zenginin konağına yemeğe davetliymiş. Bahçesinde işini bitirdikten sonra doğruca komşusuna gitmiş. Kapıda misafirlerini karşılayan komşusu bütün misafirlerine izzet-i ikramda bulunurken Hocaya pek yüz vermemiş. Bunun üzerine Hoca evine dönmüş özel günlerde giydiği kıyafetini giyerek tekrar komşusunun evine gelmiş. Bu kez ev sahibi Hocayı bir farklı karşılamış. Hoca da izzet-i ikramın kendisine değil de kıyafetine olduğunu ima ederek yemek tabağına daldırdığı kaşığını elbisesine dökmeye başlamış. Komşularını şaşkın bakışları arasında sorulan 'napıyorsun hocam' sorusuna da: biraz evvel günlük kıyafetlerimle geldim beni hiç fark etmediniz, bu elbiseleri giyip gelince bana çok farklı davrandınız demek ki sevginiz saygınız bana değil de üzerimdeki kıyafetlerimeymiş. Bu yüzden ye kürküm ye' demiş. Yüzyıllardır kullanırız bu küçük fıkradan doğan bu deyimi.
Acaba Hoca mı haklı yoksa misafirliğe gittiği ev sahibi mi haklı? Eğer iki taraftan birini haklılık yönünden seçmek zorunda bırakılsaydım; tereddütsüz ev sahibini seçerdim. Bence hoca hatasını anladı. Ama keskin zekâsıyla bir oyun edip yiğitliği elden bırakmayarak kusuru tamamen ev sahibine yüklemiş. Neden böyle düşünüyorum?
Toplum ya da dar çerçevede etrafımızdaki insanlar yaptığımız mesleğe uygun, mensup olduğumuz aileye, mahalleye uygun davranış biçimlerini üzerimize yükler. Bize verilen bu davranış biçimlerinin bizi sınırladığının bazı kuralların içine sıkıştırdığının çoğu zaman farkında değilizdir. Ne zaman ki yaşadığımız çevrenin davranış normlarının dışına çıkarız işte o zaman sürünün içinde yâd koyun gibi görünürüz. Beyaz dekor üzeride siyah nokta gibi dikkat çekeriz. Göze batarız.
Hocanın üzerine bir davranış şekli bir zorunlu davranış kodları yüklemiş içinde yaşadığı toplum. Hocaya hoca gibi davranma kodları yüklemiş. Ne zaman ki hoca üzerine vazife kılınmış bu davranış biçimlerinin dışına çıkmış tabii ki yadırganmış. Hoca'dan hoca olması beklenmiş. Onun yeri, her zaman başköşeydi. Ama hocalık kostümüyle o hocalık duruşuyla.
Günlük hayatımızda ev sahibinin davrandığı gibi davrandığımızın farkında mısınız? Bu; bizim kıyafete göre, şekle şemale göre davranmamız değil aslında. Herkesin en rahat ettiği kıyafetleri pijamalarıdır. Öyle değil mi? Peki çalışma ortamınıza iş arkadaşlarınızın pijamalarıyla gelmelerini nasıl karşılardınız. Ya da belinden demir zincirler sarkan, yırtık kot pantolon giymiş, saçları jöleyle değişik şekillere sokulmuş bir camii imamı görseniz veya ayağında kara lastik elleri kir pas içinde üstü başı perle perişan fakat boynuna siteteskopunu takmış bir doktor görseniz nasıl davranırdınız? Onların mesleklerindeki beceri ve başarılarına dair bir şüphe uyanmaz mı içinizde? Bir güvensizlik doğmaz mı yüreğinize?
Tabiî ki bilgi, beceri, başarı kıyafetle değerlendirilemez fakat yaşadığımız toplumun beklentilerine göre hareket etmek, sosyal normlara ayak uydurmak, yaptığımız mesleğe uygun davranışlar sergilemek bizim vazifelerimizden değil midir? Bizi biz yapan kültürel değerlerimizi ananevi gelenek ve göreneklerimizi hiç yerine koymak etrafımızdaki yakın çevremize bir haksızlık değil midir? Atalarımızın yüzyıllardır korudukları değerlerimizi bir anda unutmak üzerine sünger çekmek bu kadar basite alınabilir mi? Üzerimizde emeği olan insanları sırf kendi keyif ve arzularımız için hiçe saymak ne kadar doğrudur?
Genç kardeşlerimi görüyorum bazen. Dinlediği müziğin konser alanından kendini kurtaramamış saç şekli, giyim kuşam tarzıyla etrafta salına salına geziniyor. Ya da hayran olduğu pop sanatçısının sahne kostümünü, makyaj şeklini mahallesine indirivermiş, elinde sigarası, dili küfürlü ağzı bozuk genç kızlarımız delikanlı oğlanlarımız etrafta boy gösteriyor. Neredeyse ev içi kıyafetleri ile alışverişe çıkmak dükkân dükkân dolaşıp rahat yaşam pozları vermek normal karşılanır hale gelmiş. Hatta bu gençlerimiz bu halleriyle okullarına gidiyorlar. Sözüm ne dinledikleri müziğe ne de tarzlarına. Konserinde dinlerken benimsediğin davranış şeklini tarzını neden günlük yaşamına da uygulama gayreti içinde oluşunu garipsiyorum. Ev içi kıyafetlerini bizim görmek zorunda bırakılmamızı garipsiyorum. Konuşma tarzınız neden bu kadar argolaşıyor. Kültürümüze ne yapıyorsunuz.
Bir eğitimci olarak bu çocuklara; belinden demir zincirler sarkan, yırtık kot pantolon giymiş, saçları jöleyle değişik şekillere sokulmuş bir camii imamına veya ayağında kara lastik elleri kir pas içinde üstü başı perle perişan fakat boynuna siteteskopunu takmış bir doktora baktığım gibi bakıyorum ister istemez. Öğrenci; öğrenci gibi olmalı ki okul idaresi, öğretmeni, velisi, mahalledeki esnafı ona öğrenci gibi davransın. Eğitime harcadığı zamana, emeğe saygı göstersin, benimsesin kendi çocuğu gibi. Çocuklarımız anlaşılmadıklarından şikâyet ediyorlar sürekli. Ebeveynlerinin baskı yaptıklarından, büyüklerinin hoş görülü olmadıklarından yakınıyorlar. Peki, dünyadaki her şeyden haberdar, bilgisayar dehası olmuş, bütün teknolojik gelişmelerden haberdar, büyümüş de küçülmüş gençlerimiz neden büyüklerini anlamak için gayret sarf etmezler? Farklı olma çabası içinde olmanın sebebi ne? Ya da neden başka kültürlere benzeme çabası içindesiniz? Neden biz benziyoruz da bize benzetemiyoruz? Bizim müziğimiz bizim kültürümüz bizim sanat anlayışımız yaşam tarzımız neden moda olamıyor? Ananevi değerlerimiz üç kuruşluk menfaatlere neden kurban ediliyor?
Hepimizin yaşam koşuşturmasına birkaç dakika ara verip düşünmesi dileğiyle.

YUNUS KOŞAR
        www.yunuskosar.com



Facebook'ta Paylaş


    Gönderen : yunus kosar        Tarih : 17 Ağustos 2009        Hit : 8037

Yorum Eklemek İçin Üye Olun / Giriş Yapın


Yorum Yazmak İçin Üye Seviyeniz Yetersiz

Lütfen

Üye Girişi Yapınız   Veya  Üye Olunuz

 

Anasayfa  İletişim